
Fiyat vs Kalite: Verimilik-Titizlik Dengesi
Jul 04, 2025Son zamanlarda dalış sistemlerinin (daha doğru ifadeyle dalış acentalarının) standartları hakkında birçok tartışma yapıyorum. Dalış sistemlerinin standartları, her eğitmenin uymak zorunda olduğu ve her öğrencinin bir kursu geçebilmek için karşılaması gereken gerekliliklerdir. Örneğin bir başlangıç seviyesi dalış kursunda bu, “maskeyi çıkar, yeniden tak ve temizle” gibi bir beceri olabilir. Yeni eğitmenlere, yalnızca beceriyi yapmakla yetinmenin yeterli olmadığı, bunun aynı zamanda konforlu ve tekrarlanabilir yani rahatlıkla yapılabiliyor olması gerektiği öğretilir.
Ancak işte bu noktada işler karışmaya başlar.
Bir öğrencinin o beceriyi ne kadar rahat yaptığı nasıl anlaşılır? Ve beceriyi ne kadar kolaylıkla tekrar edebilmesi gerekir? Bazı sistemler, öğrencinin beceriyi nasıl hissettiğine dair görüşünü almayı sağlayan yöntemler sunmuş olsa da, öğrencinin gerçekten dürüstçe yanıt verip vermeyeceği şüphelidir! — özellikle de beceriyi sevmediyse ve dürüst yanıt verdiğinde onu tekrar etmesi gerektiğini biliyorsa.
Aynı beceriyi defalarca tekrar etmek için yeterince zamanları var mı?
Her becerinin geçip geçmediğine karar vermek eğitmenin takdirine kalmıştır. Ve bu durum özellikle yeni eğitmenler için oldukça zordur. Çünkü onlar, deneyimli eğitmenlerin sahip olduğu zihinsel modellere henüz sahip değillerdir. Öğrencinin yüz ifadesini okuyamazlar, ya da küçük ipuçlarından öğrencinin gerçekte nasıl hissettiğini anlayamazlar. Çünkü çoğu zaman “normal” kabul edilenin neye benzediğini bilmezler.
Çoğu ana akım (WRSTC) sistemleri için eğitmen olabilmek adına önce tüm temel dalış seviyelerini (Open Water, Advanced, Rescue vb.) tamamlamak gerekir. Yaklaşık 40-50 dalış yaptıktan sonra profesyonel seviyeye geçiş yapılabilir: Dive Süpervizörlüğü (genellikle Divemaster, Dive Guide veya Dalış Lideri olarak bilinir).
Bu aşamada dalış rehberliği yapmayı ve kurslarda bir eğitmene asistanlık etmeyi öğrenirler. Ardından yaklaşık 100 dalıştan sonra, becerilerin nasıl öğretileceğini öğrenmeyi içeren bir veya iki haftalık bir eğitmen kursuna katılabilirler. Sonrasında ise artık yola çıkmışlardır ve sıfırdan başlayanlardan Dive Süpervizör seviyesine kadar herkese eğitim verebilir durumdadırlar.
Ne yazık ki bazıları için bu süreç, kendi kursları dışında başka hiçbir gerçek eğitimi görmeden tamamlanmış olabilir.
Peki bu durumda neye bakmaları gerektiğini nasıl bilecekler? Eğitmen kurslarında her bir becerinin nasıl öğretileceği ve hataların nasıl düzeltileceği öğretiliyor ama bir öğrencinin o anda rahat olup olmadığını anlamayı bir-iki hafta içinde birine nasıl öğretebilirsiniz?
İnsan olarak tembel varlıklarız. Her şeyi tamamlamamız gerekir ama zaman ya da para gibi kaynakları boşa harcamamaya çalışırız. Erik Hollnagel bunu "Verimlilik-Titizlik Dengesi" (Efficiency-Thoroughness Trade Off – ETTO) olarak adlandırmıştır. Temelde, eğer önceliğimiz işi tamamlamaksa, verimli oluruz (bazen bu gevşeklik olarak da adlandırılır), ancak bu sefer de yeterince titiz davranmayız. Eğer öncelik güvenlik ya da kalite ise, bu kez daha titiz oluruz ama bu da verimliliğimizden ödün vermemize yol açar.
Dalış eğitimi söz konusu olduğunda ise dış baskılar —zaman baskısı, tekne programları, ödenen para gibi etkenler— eğitmenlerin çoğu zaman verimliliğe yönelmesine neden olur. Bu, çoğu eğitmenin güvensiz olduğu anlamına gelmez; burada genellikle ödün verilen şey kalite olur.
Öğrenci başarılı şekilde maskesini çıkarıyor, yeniden takıyor ve temizliyorsa, ve yüzeye fırlamıyorsa, bu kesin geçer not almalı mı? Peki ya bunu yaptıktan iki saniye sonra yüzeye çıkarak öksürmek ve su yutmak zorunda kalırsa? Ya da refleks olarak yukarı tekmelemeye çalıştığında onu tutmak zorunda kalırsak? Ya da bu beceriyi yerine getirmesine rağmen zihinsel olarak o kadar dağılır ve dalışın geri kalanında hiçbir şeye odaklanamaz hale gelirse? Hangi noktada bu becerinin tekrarlanması gerektiğini söyleriz?
İşte yeni eğitmenlerin bilmediği şey bu — ve bunu genellikle yalnızca deneme-yanılma yoluyla öğrenirler.
Çünkü çoğu zaman dalış merkezi, öğrencilerin minimum sürede kursu tamamlaması için baskı uygular. Ve becerileri tekrar ettirmek “zaman kaybı” gibi görüldüğü için, eğitmenlerin karar verme mekanizmalarında büyük rol oynar. Bu yüzden, henüz hazır olmayan öğrencileri geçirme eğiliminde olurlar. Bu durumda verimli olmuşlardır (zaman/para tasarrufu sağlanmıştır) ama yeterince titiz davranmamışlardır (kalite eksik kalmıştır).
Çok titiz davrandıklarını yalnızca zamanı yetiştiremediklerinde fark ederler; fazla verimli davrandıklarını ise yalnızca bir şeyler ters gittiğinde anlarlar.
Herkesin bu tür kararları verebilmesi için öncelikle “geçer” ya da “kalır” durumlarının neye benzediğini bilmesi gerekir. Elbette bu, öğrenciden öğrenciye değişir; bu yüzden sadece bir sınıfı (Eğitim grubunu) gözlemlemek yeterli olmayacaktır. Ve işte sorun tam da burada başlar: Bir eğitmen adayının ne kadar çok sınıfı gözlemlemesi gerekirse, bu süreç o kadar pahalıya (ya da verimsizliğe) mal olur.
Aday, bunun faydasını ancak tam anlamıyla eğitmen olduğunda görebilir — ve hatta bazıları o zaman bile göremeyebiliyor. Bu da bu süreci hem dalış merkezleri hem de dalış sistemleri için “satılması zor” hale getirir.
Verimlilik ve titizlik arasında doğru dengeyi kurup kurmadığımızı ancak bu ikisinden birinin sınırına dayandığımızda anlayabiliriz.
Bazen, dengeyi tam anlamıyla doğru kursak bile, kursu tamamlamak mümkün olmayabilir — çünkü bir öğrencinin becerileri tam olarak öğrenebilmesi için fazladan zamana ihtiyacı olabilir. Ancak bu zaman planlanamayabilir ya da öğrenci fazladan ödeme yapmak istemeyebilir.
Ve bu sektör, öğrencilerle “hayır” demekte iyi bir üne sahip değil. Bu yüzden zaman sınırına daha sık baskı yapılır, kaliteye değil.
Sektör olarak, bu takası (trade-off) yeniden değerlendirmemiz gerekiyor. Ne yazık ki verimliliği yönlendiren en büyük etken olan para, çoğu zaman son sözü söylüyor.
Ve evet, bazen güvenlikten de ödün veriliyor — ama bu genellikle resmi eğitim kurslarında değil, yani sorumluluk bireysel dalıcılara kalıyor.
Peki bu dalıcılar, eğitmenleri onlara bir kursu geçtiklerini söylediğinde ama aslında tüm becerileri rahat bir şekilde yapamıyorlarsa, kendi yeterliliklerini nasıl değerlendirebilirler?
Daha önce yayınlanmış bu blog yazısı ETTO kavramını biraz daha detaylı anlatıyor:
https://www.thehumandiver.com/blog/ETTO
Jenny, tam zamanlı bir teknik dalış eğitmeni ve güvenlik dalgıcıdır. Dalışa başlamadan önce, 10 yıl boyunca açık hava eğitiminde çalıştı; kaya tırmanışı, akarsu kano ve kayak sporu, yelken, kayak, mağaracılık ve bisiklet gibi pek çok sporun eğitimini verdi. Takım gelişimine olan ilgisi, açık hava eğitiminde başladı — bunu insanların iletişim, planlama ve ekip çalışması konularında daha fazla şey öğrenmesi için bir araç olarak kullandı.
2009 yılından bu yana Mısır’ın Dahab şehrinde yaşıyor ve burada SCUBA eğitimi veriyor.
Şu anda kendisi bir TDI eğitmen eğiticisi, ileri seviye trimix eğitmeni, ileri seviye karışım gaz (mixed gas) CCR dalgıcı ve helitrox CCR eğitmenidir.
Jenny, H2O Divers dalış ekibinin bir parçası olarak birçok derin dalışa destek vermiş ve medya sektöründe güvenlik dalgıcı olarak görev almıştır.
Eğer dalış deneyimini derinleştirmek istiyorsan ve bakış açını değiştirecek bir başlangıç yapmak istersen, "güvenliğin senin algınla başlar" mottosuyla sunulan çevrim içi giriş kursunu göz önünde bulundurabilir, daha fazla bilgi için web sitesini ziyaret edebilirsin.
Çeviri: Belya Avcı
Want to learn more about this article or have questions? Contact us.